Avrupa’nın Sezar’dan sonra yetiştirdiği en büyük komutanı olarak kabul edilen Fransa İmparatoru Napolyon’un gözü Mısır’da idi. Fransız hükümetleri uygun şartlar kolluyorlardı. Osmanlı yönetiminde görülen boşluklar, idarenin Mısır halkını ve Memlûk beylerini küstürmeleri bu fırsatı doğurmuş gibiydi. 1798 yılında 450 parçalık donanmayla 60 bin kişilik Fransız ordusu İskenderiye önlerinden Mısır’a çıktı. Mısır harekâtını başlattığında Piramitler’in önünde mağrur bir edâ ile askerine; “Burada 4 000 yıllık tarih sizi seyrediyor.” diye hitap eden Napolyon, Gazze’ye, oradan da Filistin’e doğru ilerlemeye başladı. Yafa’yı ele geçiren Napolyon, şehirdeki 10 000 kadar asker ve sivili kılıçtan geçirdi. Filistin’in kuzeyinde çok stratejik bir konumu olan Akka Kalesi önlerine geldi ve 18 Mart 1799 Cuma günü muhasaraya başladı. Mısır ve Filistin’i kolaylıkla geçen Napolyon, Akka Kalesi’nin de 1-2 gün içinde düşeceğini hayal etmiş ve kale komutanı Cezzar Ahmed Paşaya teslim olması için mektup yazmıştı. Cezzar Ahmed Paşa buna; “Hamdolsun gücümüz yetiyor ve elimiz silâh tutuyor. Geri kalmış birkaç günlük ömrümüzü de cenklerde geçiririz!” diye cevap verdi. Napolyon’un Akka muhasarası tam 64 gün devam etti. Her hücum püskürtüldü ve ağır kayıplar verdirildi. Yenilmez unvanı taşıyan Napolyon, bu kahramanlık karşısında şaşırıp kaldı. Bütün Avrupa’nın, hatta dünyanın önünde eğildiği Napolyon, Padişah III. Selim’in bir veziri ile başa çıkamadı. Bu hezimetle; “Kader beni bir ihtiyarın oyuncağı yaptı!” diyen Napolyon, ordusunun yarısını kaybedince 21 Mayıs’ta ağırlıklarını kumlara gömüp, Kâhire’ye geri döndü. Orada da işleri umduğu gibi gitmeyince, başkomutan olarak 25 Temmuz 1799’da 2 gemiyle gizlice, ordusunu Mısır’da bırakıp kaçtı. Böylece hayatının en büyük dersini Osmanlıdan almış olarak acılar içinde Fransa’ya döndü. Tarih, Napolyon’un şu sözünü kaydeder: “Akka’da durdurulmasaydım, bütün Doğu’yu ele geçirebilirdim!” |