Sayfalar

6 Şubat 2024 Salı

Sitem

Önde zeytin ağaçları arkasında yar

Sene 1946

Mevsim

Sonbahar

Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim

Dalları neyleyim.

Yar yollarına dökülmedik dilleri neyleyim.


Yar yar!. Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar

Değirmen misali döner başım

Sevda değil bu bir hışım

Gel gör beni darmadağın

Tel tel çözülüp kalmışım.

Yar yar

Canımın çekirdeğinde diken

Gözümün bebeğinde sitem var

1 Şubat 2024 Perşembe

İnsan

İnsan ya hayrandır sana, ya düşman.

Ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun

Ya bir dakika bile çıkmazsın akıldan

Kara sevda

Bir kere sevdaya tutulmaya gör;

Ateşlere yandığının resmidir.

Aşık dediğin, Mecnun misali kör;

Ne bilsin alemde ne mevsimidir.


Dünya bir yana, o hayal bir yana;

Bir meşaledir pervaneyim ona.

Altında bir ömür dönedolana

Ağladığım yer penceresi midir?


Bir köşeye mahzun çekilen için,

Yemekten içmekten kesilen için,

Sensiz uykuyu haram bilen için,

Ayrılık ölümün diğer ismidir

27 Ocak 2024 Cumartesi

İçerde

Pencere, en iyisi pencere;

Geçen kuşları görürsün hiç olmazsa;

Dört duvarı göreceğine

4 Ocak 2024 Perşembe

Fotoğraf

Durakta üç kişi

Adam kadın ve çocuk


Adamın elleri ceplerinde

Kadın çocuğun elini tutmuş


Adam hüzünlü

Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü


Kadın güzel

Güzel anılar gibi güzel


Çocuk

Güzel anılar gibi hüzünlü

Hüzünlü şarkılar gibi güzel

Rakı

“Ertesi gün için bir şey diyemem ama, rakı içtiğin gün ölmezsin.”

Davet

"Şunları bir araya toplayayım

Bir güzel muhabbet edelim" diye düşündüm.


Mutfak işinden de anlarım.

Donattım sofrayı.

Bayağı uğraştım.

Hepsinin, ayrı ayrı ne

yemekten, ne içmekten

hoşlandığını iyi bilirim.

Bayağı da para gitti.


Birinin yediğini öbürü yemez.

Ötekinin içtiğini beriki içmez.

Dört kişilik sofra kurdum.


Mumları da yaktım.

Bak hepsi Erick Satie severdi. 

Hatırladım.

Müziği de ayarladım. 


Geldiler.


20 yaşında ben, 

35 yaşımda ben, 

40 yaşımda ben ve 

bugünkü ben, dördümüz.


Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.

Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.

Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.

Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.


Yatıştırayım dedim.

"Sen karışma moruk" dediler. Büyük hır çıktı.

Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.

Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.


Evin de içine ettiler. 


Bende kabahat.

Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine...