Allah, insanlara daima merhamet ve şefkat ve af ile muamele etmeyi, kendilerine fenalık yapanları affetmeyi, daima güler yüzlü ve tatlı sözlü olmayı, sabırlı hareket etmeyi, işlerinde daima dostlukla anlaşmayı emretmektedir. Hakikî Müslümanlar, diğer bütün dinlere karşı büyük bir müsamaha göstermişler, değil Hıristiyan ve Yahudileri zorla Müslüman yapmak veya onların ibadethanelerini tahrip etmek, aksine, onlara kilise tamirlerinde yardım etmişlerdir. Peygamber efendimizin bu husustaki bir mektubu şöyledir: “Bu yazı, Abdullah oğlu Muhammed’in bütün Hıristiyanlara verdiği sözü belirtmek için yazılmıştır. Şöyle ki; Allah, kendisini rahmet ile müjdelemiş, insanlar üzerindeki emaneti muhafaza edici kılmıştır. İşte bu Muhammed, bu yazıyı, Müslüman olmayan bütün kimselere verdiği sözü belgelendirmek için kaleme aldırdı. Kim ki, bu ahdin aksine hareket ederse, ister sultan, ister başkası olsun Allaha karşı isyan ve İslâmiyet ile alay etmiş sayılır ve Allahın lânetine lâyık olur. Eğer Hıristiyan bir rahip (papaz) veya bir gezgin bir dağda, bir derede, çöllük bir yerde, bir yeşillikte, alçak yerlerde, kum içinde ibadet için perhiz yapıyorsa, kendim, dostlarım, arkadaşlarım ve bütün milletimle beraber onlardan her türlü teklifleri kaldırdım. Onlar benim korumam altındadır. Ben onları, başka Hıristiyanlarla yaptığımız sözleşmeler gereğince, ödemeye borçlu oldukları bütün vergilerden affettim. Haraç vermesinler veya kalpleri razı olduğu kadar versinler. Onlara cebretmeyin, zor kullanmayın! Onların dini reislerini makamlarından indirmeyin! Onları ibadet ettikleri yerden çıkartmayın! Bunlardan seyahat edenlere mâni olmayın! Bunların manastırlarının, kiliselerinin hiçbir tarafını yıkmayın! Bunların kiliselerinden mal alınıp Müslüman mescitleri için kullanılmasın! Her kim buna riayet etmezse, Allahın ve peygamberinin kelâmını dinlememiş ve günaha girmiş olur. Ticaret yapmayan ve ancak ibadet ile meşgul olan kimselerden, her nerede olurlarsa olsunlar cizye ve garâmet gibi vergileri almayın! Denizde ve karada, şarkta ve garpta, onların borçlarını ben saklarım. Onlar benim himayem altındadır. Ben onlara söz verdim. Dağlarda yaşayıp ibadet ile meşgul olanların ekinlerinden haraç, vergi almayın! Ekinlerinden devlet hazinesi için hisse çıkartmayın! Çünkü bunların ziraatı, sırf nafakalarını temin etmek için yapılmakta olup, kâr için değildir. Cihat (harp) için adam lâzım olursa, onlara başvurmayın! Cizye, (varlık vergisi) almak gerekirse, ne kadar zengin olurlarsa olsunlar, ne kadar malları ve mülkleri bulunursa bulunsun, yılda 12 dirhemden daha fazla vergi almayın! Onlara zahmet, meşakkat teklif olunmaz. Kendileriyle bir müzakere yapmak icap ederse, ancak merhamet, iyilik ve şefkat ile hareket edilecektir. Onları, daima merhamet ve şefkat kanatları altında himaye ediniz! Nerede olursa olsun, bir Müslüman erkekle evli olan Hıristiyan kadınlara, fena muamele etmeyin! Onların kendi kiliselerine gidip, kendi dinlerine göre ibadet etmelerine mâni olmayın! Her kim ki, Allahın bu emrine itaat etmez ve bunun zıddına hareket ederse, Allahın Peygamberinin emirlerine isyan etmiş sayılacaktır. Bunlara kilise tamirlerinde yardımcı olunacaktır. Bu sözleşme kıyamet gününe kadar devam edecek, dünya sonuna kadar değişmeden kalacak ve hiçbir kimse bunun aksine bir harekette bulunamayacaktır.” |