Sayfalar

17 Mart 2015 Salı

Diyanet hakkında

Sayın yetkili

Güzel memleketim Ordu'ya her geldiğimde Cuma namazlarını kılmak ne kadar büyük bir zevk ise Yeni Mahalle caminde kılmak da o kadar büyük bir eziyettir.

Hep aklımda olan şikayetlerimi bildirdiğim aşağıdaki yazımı okumanızı, gerekeni yapmanızı ve 3 hafta bize rahat nefes aldıran cami hocasına bildirmenizi rica ederim. ( kendisine başkası vekalet ediyordu )

Namaz öncesi şu şekilde bir vaazda bulunuldu; "Sen sol elini kullanan din kardeşim, sağ elinde sorun mu var da o elini kullanıyorsun? Eğer kalem tutmak veya yemek yemek için, sağ elinde sorun yok iken çabalamayıp sol elini alıştırdıysan, bunun hesabı yukarıda ( eli ile de yukarıyı göstermektedir ) sorulacaktır!"

Kolaylık temeli üzerine kurulmuş İslam dininin ve Allah kelamı olan Kuran'ı Kerim'in neresinde sol eli kullanmanın günah olduğu bildirilmektedir?

Ayrıca "cennet" isimli ahiret mükafatının yukarıda bir yerlerde olduğunu hoca nereden bilmektedir? Hristiyan ve eski Yunan inançlarında da olan böyle bir tasvirin İslam dini ile bağdaşmadığını ben bile biliyorken, cemaati aydınlatmak yerine akıllarını iyice karıştıran hocanın amacını merak ediyorum.

İçerideki hoparlör sisteminin ayarsızlığından söz etmeden edemeyeceğim. Ayarı zaten olmayan bu hocanın sesi hoparlörlere yakın oturan cemaatin tepkisini alıyor.

Camilerde bir gürültü ortam ölçümü yapılmış mıdır?

İçinden okuması gereken duaları ağzına yakın duran mikrofona doğru okurken cemaatinin aklını karıştırdığını zaten henüz anlamamış.

İslam dininde yeri olmayan ve Emeviler tarafında dine koyulan iç ezanı okuyan müezzinin sesi ise adeta acı verici.

2 rekat ( farzı ) olan Cuma namazına başlamadan okunan 12 dakikalık hutbe ise tam bir işkenceye dönüştü. Zira, bu sırada okulu olan öğrenci, öğle tatilinde olan memur, işverenine hesap veren çalışan, aklı müşteride olan işveren, sırtı-beli-eklemleri ağrıyan ve prostatı olan din kardeşlerimiz bu hutbenin bitmesini dört gözle bekliyor. Cemaat gittikçe uzayan bu hutbenin içinde adeta kayboluyor, hatta uykuya dalıyor. Çıkışta "Hutbenin konusu neydi?" diye sorsanız, eminim cevap alamazsınız.

Peygamberimiz ise Kuran'dan alınan en fazla 2 cümle ile hutbe vermekteydi.

Havasızlıktan ve sıkıntıdan kimse 3. cümleyi dahi dinlemez iken hutbeyi uzattıkça uzatan ( ki namazın kendisi 3 dakika sürecektir ) hoca ise dışarıda kalan cemaatinin "hocam, yağmur başladı" feryatlarını zaten duyamıyordu.

"İçerisi yeterince dolu mazereti" ile cemaatin yüzüne kapanan kapılar, namaz için kendisine yer açılabilecek cemaatin girişine engel olduğu gibi temiz hava girişine de engel olmaktadır.

2 rekat namaz kılıp görevini yerine getirmek isteyen ümmete, hutbeyi uzatarak sevap kazandırdığını düşünen hoca, bezdirdiği, prostatı ile başbaşa bıraktığı, eklemlerini ağrıttığı ve nezle-grip gibi solunum yolu ile başbaşa ve havasız bıraktığı, cemaatin hesabını nasıl verecektir?

Bunca insanın vaktini çalmak, bezdirmek pahasına zorla hutbe dinletmek ve tam olarak işkence etmek İslam'ın emri midir?

Cemaatin arkasında bıraktığı kartonlar ve abdest uzuvlarını kuruladığı peçeteler ve kağıtları gören hocanın asıl uyarısı bu yönde olması gerekmez mi?

Yeri istimlak edilmeden kurulan caminin bedelini cebinden ödeyen peygamberin dini, ibadet etmek pahasına yolu kapatmayı ister mi? Her Cuma namazında yolu seccade, kilim, hasır ve kartonlar ile kapatan ve yolda hakkı olanların hakkında gasp eden cemaatin namazı kabul olacak mıdır?

O kapatılan yoldan geçemeyen ambülanstaki saniyelerle yarışan hastanın hakkı ne olur? Eve dönüş yolu değişen çocuk, farklı yoldan giderken tacize uğrarsa, o yolu kapatan kişilerin günahta payı olur mu?



Yukarıdaki sorularımı cevaplamanızı rica ederim.

Saygılarımla