ben miyim bu şeylerin sahibi?
kafamda bir çocuk var meraksız.
iç alemim oyuncaktan farksız;
odam, içime bir ayna gibi.
bir ışık oyunu var tavanda.
gölgeler seslerle birleşiyor
ve bir karga beynimi deşiyor
azaplar kemirdiğim bu anda..
kardeşini öldürüyor kabil,
içimde bir yalnızlık duygusu;
ölüm kadar uzun yaz uykusu,
sıkıntı ile geçen sahil...
bağlanıyor bir iple bir sürü
düşünce köyleri birbirine,
çöküyor her şeyin üzerine
hülyam boyunca kurduğum köprü.
ve doluyor sessiz, ordularım
durmadan, dinlenmeden odama;
urbam içinde yatan adama
hayretle bakıyor dört duvarım.
kardeşini öldürüyor kabil,
içimde bir yalnızlık duygusu;
ölüm kadar uzun yaz uykusu,
sıkıntı ile geçen sahil...
düşüp yatağın dalgalarına
günlerce sürüyor bu yolculuk,
durmadan akıtıyor bir oluk
korkuyu sükutun mezarına.
ve delirmenin tatlı vehmini
sessizlik odama dolduruyor,
kargam hala başımda duruyor
bulmakçün beynimin cehennemini
kardeşini öldürüyor kabil,
içimde bir yalnızlık duygusu;
ölüm kadar uzun yaz uykusu,
sıkıntı ile geçen sahil...
dünyaya tek gelen insan gibi
atlıyorum bir hint dağına
giriyor kafamın darlığına
kimsesiz dünyaların sahibi.
gidip, gidip gelmede aynı his,
iskeleye ulaşmıyor çıma.
dikiliyor ansızın karşıma
boynum kalınlığındaki ceviz.
kardeşini öldürüyor kabil,
içimde bir yalnızlık duygusu;
ölüm kadar uzun yaz uykusu,
sıkıntı ile geçen sahil...