Sayfalar

29 Ocak 2022 Cumartesi

Twitter arama teknikleri

Twitter'da ileri arama teknikleri

https://twitter.com/search-advanced?lang=en


İçinde “ev” geçen, sırasıyla olumlu ve olumsuz tweetleriniz:

from:dikili ev :)

from:dikili ev :(

 

İçinde “ev” geçen soru içerikli tweetleriniz:

from:dikili ev ?

 

Her iki ifade de aramada geçsin istersek:

from:dikili ev && araba

 

SADECE bir ifade aramada geçsin istersek:

from:dikili ev OR araba

 

Herhangi birine ait tweetleri aramak istiyorsanız şunu yazın.

from:dikili

 

Belli bir tarih arası için.

from:dikili  since:2019-11-14 until:2019-11-15

 

bir kullanıcının en az 100 kere retweet edilmiş tweetleri

from:dikili min_retweets:100

 

Herhangi bir arama kelimesi de eklenebilir buna.

from:seda_ozen min_retweets:100 ahşap

 

bir kullanıcının en az 1000 kere like edilmiş tweetleri

 

from:dikili min_faves:1000

 

Herhangi bir arama kelimesi de eklenebilir buna.

from:seda_ozen min_faves:1000 ahşap

 

Yukarıdaki arama kısıtları keyword argument olarak verildiği için sırası da önemli değil.

Mesela şu bana Kutsal'ın en az 10 RTli, 100 favlı, babası ile ilgili tweetlerini verir.

min_faves:100 min_retweets:10 from:dikili babam

 

Kutsal'ın bahçede diyerek paylaştığı videolu tweetleri için şunu yaparız:

from:dikili filter:videos bahçede

 

filter:follows dersek sadece kendi takip ettiğimiz kişilerin o konudaki tweetlerine ulaşıyoruz. Örneğin benim takip ettiğim kişilerin attığı ahşap ile ilgili tweetleri:)

filter:follows -filter:replies ahşap

-filter cevap olan tweetleri eliyor.

Aslında - deyince aramada o koşula uyanları çıkartıyor. İstemediklerinizi yani.

 

filter:follows -filter:images ahşap

Takip ettiklerimin ahşapla ilgili fotoğraf içermeyen tweetleri...

filter için birçok opsiyon var: videos, links, media, ...

 

Kutsal'ın İngilizce attığı tweetler.

from:dikili lang:en -filter:replies

 

Kutsal'ın Türkçe attığı tweetler.

from:dikili lang:tr -filter:replies

 

Ben tweetlerime lokasyon eklemiyorum ama ekleyenleri de şu şekilde near keyword'u ile arayabilirsiniz.

near:istanbul ahşap

Lokasyonlu tweetleri aramalarda belli bir yarıçap içinde bölgesel de arayabiliyoruz aslında, unutmuşum yukarıda eklemeyi.

İstanbul'a 160km'de ahşapla ilgili tweetler için yapılacak şu:

ahşap near:istanbul within:100mi

veya kilometre olarak

ahşap near:istanbul within:160km

 

Birine cevap olarak yazdığımız tweetleri ise "to" keyword'ü ile buluyoruz. Mesela benim

@Seda_Ozen hocama attığım ahşapla ilgili tweetlere şu şekilde ulaşırız.

ahşap from:dikili to:seda_ozen

 

Aslında bunu en başta söylemeliydim sanırım ama ararken istemediğimiz kelimeleri eksi - ile eliyoruz.

Mesela benim Seda hocama attığım ahşapla ilgili ama cam kelimesini içermeyen tweetlerime şu şekilde ulaşırız.

ahşap -cam from:dikili to:seda_ozen

 

Bunu da en başta söylemeliydim sanırım, eğer aramada iki kelimeyi ayrı ayrı değil de tek bir kelime öbeği olarak aramak istersek tırnak arasına alıyoruz. Bu Google ve diğer arama motorlarında da aynı.

"ahşap kapı" from:seda_ozen

Ahşap ve kapı kelimelerini değil "ahşap kapı" arar.

 

Bir kişinin yaptığı retweetleri aramak için include ve filter ekliyoruz arama çubuğuna.

from:dikili include:nativeretweets filter:nativeretweets

 

Aramada birden fazla kelime eklenince bu kelimeler aslında AND (veya &&) ile bağlanır. Sadece ikisinden birini isterseniz OR kullanmak gerekir.

from:dikili ahşap AND kapı

from:dikili ahşap OR kapı

from:dikili ahşap AND -kapı

 

Ve parantezleri kullanarak arama koşullarını gruplayabiliriz.

from:dikili (ahşap && kapı) OR (araba && ev)

 

from:dikili filter:media

tüm media (foto, video) içeren tweetleri

 

from:dikili filter:links

tüm link içeren tweetleri (foto ve video da link sayılıyor, elimine etmek gerekebilir bazen)

 

from:dikili url:amazon

tüm linkte amazon içeren tweetleri bulur...

 

Birinin tüm veya bir arama koşulunu karşılayan alıntı tweetlerine filter kullanarak bakabiliriz.

from:dikili filter:quote

veya

ahşap from:dikili filter:quote


filter:replies conversation_id:1470864280224288769 - alıntılayanlar

filter:replies url:1318787992849244160 - cevaplar


* belli iki tarih arası veya belli bir tarih aralığı desek daha iyi tabii.

https://twitter.com/dikili "Kutsal Doğan" hocanın flood'udur

Marjinal fayda ve Azalan marjinal fayda prensibi

Bir pastanede 3 kişi çalışırken saatte 200 poğaça üretiliyorsa 6 kişi çalışırken 400 yerine 300 gibi daha az bir ürünün ortaya çıkması gibi bir teoriyi anlatır. bu örnekte olaya girişen kişi sayısı arttıkça koordinasyonun bozulduğu ve verimin düştüğü düşünülebilir. ( her şeyin fazlası zarar)

iktisadi olmayan en anlamlı örneği su örneğidir; çok susadığınızda içeceğiniz 3 bardak sudan en verimli olanı ilk bardak olacaktır. zira ikinci bardağı içmeden önce suya olan ihtiyacınız bir bardak içmiş olduğunuzdan dolayı azalmış olacaktır ve bu da ikinci bardağın verimini düşürecektir. bu düşüş üçüncü ve sonrasındaki bardaklarda daha da artarak devam eder.

Bu kanun ihtiyacın şiddetinin gitgide azaldığını söyler. çölde de kutuplarda da içilen her bir bardak su gitgide ilkinin verdiği tatmini vermeyecektir. marjinal fayda bir malın son biriminin tüketiminden elde edilen tatmini ölçer. içilen suyun ne kadar fayda sağladığının değil, içilen suyun ilkine göre ne kadar fayda sağladığını ölçer. 

benzer şekilde aç olduğunuzu düşün, ilk çorba süper, ardından salata ve ızgara et, mükemmel, üstüne veya yanına az pilav derken zorlanmaya başladınız, üstüne tatlı, tıkandınız, işte burası marjinal fayda. eğer tutup bu midenin üzerine 2 lahmacun yemeğe kalkarsan fayda negatife döner çünkü hasta olursun. hatta lahmacunun üzerine bir tabak da bulgur pilavı yersen fayda negatife döndü. kurumsallaşma da böyledir. fazla eleman veya organizasyonluk zamanla nice olumsuzluklar yaratır.

bir çok farklı örnek verilebilir. örneğin bir iş yerinde 7 kişi çalışıyorsunuz diyelim ve ideal durum bunu kapsıyor. o iş yerine daha çok çalışan doldurursanız artık alacağınız verim 7 kişiyle ya aynı ya da kaostan dolayı daha az olacaktır. ayrıca zamanla insanlar arasındaki dostluğun düşmesi ya da ilgilinin ilk günkü gibi olmaması da bu kanun kapsamındadır.

bu kanun ile vücut geliştirme içerisinde çok yerde karşılaşmanız mümkün, örnek olarak ilk senenizde 10 kilo kas kütlesi elde ederseniz, ikinci senenizde 5, üçüncü senenizde 3 kilo gibi veya bench press te 100 kilo kaldırmaya gelen süre ile 100 kilo dan 110 kilo ya çıkarma gereken süre gibi gibi.

bir tarlanız (toprak) ve 10 işçiniz (emek) var. 2 tane üretim faktörümüz var mı, evet var. bu sayılar hiç değişmeyecek. işçimiz ve toprağımız sabitken toprağa gübre vermemiz gerekiyor. gübreyi önce 1 ton attık verimimiz oldukça arttı, güzel miktarda ürün aldık. gübreyi 2 ton attık ürün artmaya devam ediyor. 3 ton gübre attık ürün artmaya devam ediyor ama artık eskisi kadar artmıyor. 4 ton gübre attığımızda baktık ki artık ürünümüz artmıyor. e biz bunu anlamadık ve gübre atmaya devam ettik. 6 ton 7 ton, 8 ton gübre attık. ne yaptık? güzelim toprağı rezil ettik, mahvoldu toprak. şimdi ilk baştaki ürünümüzü bile alamıyoruz, verim gittikçe azaldı. 

doğal kaynaklar, sermaye, emek, girişimci gibi üretim faktörlerinden sadece birinin miktarını değiştirip, diğer faktörlerin sabit tutulduğu durumda toplam üretiminde meydana gelen değişmeyi açıklayan kanundur. başka bir deyişle ekonomik üretim fonksiyonlarındaki üretim miktarının bağımlı olduğu değişkenlerin sürekli artmasıyla üretimin de sürekli artmayacağını söyleyen kanundur. nedir bu değişkenler: insan sayısı, makineler vs.

kimyada limiting factor / reagent denen olaydır aslında.

Benford yasası

Bence matematiğin ne kadar büyüleyici olduğu Euler formülü ile gösterilir. Bildiğiniz 3 temel sabit sayı aynı denklem içinde yer alır ve Galileo Galilei’nin “Evren matematik diliyle yazılmıştır.” sözünü doğrular. ( Bakınız: Euler formülü )

Evrene matematik ile bağlı olduğumuzun diğer bir ispatı ise Benford yasası ile yapılır. General Electric’de bir mühendis olan Frank Benford atom ağırlıkları, nüfus sayımları gibi ele aldığı her veri kümesinde ilginç bir sonuçla karşılaştı. Araştırmalar genişledikçe elektrik faturaları, hisse senedi fiyatları, nüfus, ölüm ve doğum oranları, nehir uzunlukları, galaksilerin uzaklıkları gibi çok çeşitli veri kümesinde geçerli olduğu görülmüştür. Yasa, özetle bir veri kümesinde doğal sayıların bulunma olasılığının rakam arttıkça azaldığını savunur. Günlük hayatta kullandığımız birçok veri bu yasaya uymaktadır. Herhangi bir şekilde müdahale edilen doğal veya kendinden yapay veri setleri Benford yasasına uymaz. 

Benford yasasının pratik kullanımlarından biri dolandırıcılık, hile, hata tespitidir ve yaygın olarak vergi beyanlarına, mali denetime uygulanır. Bu yasa ile 2001 yılında Yunanistan’ın ekonomik verileri incelenir ve ülkenin Avrupa Birliği’ne katılmak için sayıları çarpıtmış olabileceği anlaşılır. Birçok araştırmacı Covid-19 vakalarının ve ölümlerinin doğru biçimde raporlanıp raporlanmadığı kontrol etmektedir. Bağımsız çalışmalarda ABD, Japonya, Endonezya ve çoğu Avrupa ülkesinin kayıtlarının yasaya iyi bir şekilde uyduğu bildirilse de bazı ülkeler için aynı şey söylenememektedir. Benzer şekilde oy verileri, ölüm oranları, iş kazası ve meslek hastalığı sayıları gibi veriler de bu yöntemle kontrol edilebilir.

Bir veri topluluğu, sıfır olmayan bir sabit ile çarpıldığında ( örneğin; santimetre cinsinden ölçülen bir mesafe inç cinsine veya TL olarak hesaplanmış bir maliyet döviz cinsine çevrildiğinde ) yeni oluşan veri kümesi de bu kanuna uymaktadır.

Bu yasa “küçük şeyler, büyük şeylerden fazladır” demenin matematiksel yoludur ve ( bence ) Pareto ilkesi ile çok büyük benzerlik gösterir.

Zayıf halka teorisi

Zincir ne kadar sağlam olursa olsun, zincirin gerçek gücü en zayıf halkanın gücü kadardır.

Bir arama kurtarma ekibinde çalışan personelin yetenek, beceri ve diğer yeteneklerinin birbirine yakın olması gerekir. Bu özellikler eğitimlerle artırılarak, ekibin gücü de artar. Arama kurtarma çalışmalarında kullanılan malzemeler, bilgiler, deneyimler ve personelin niteliği bir halkanın birer parçasıdır. Bu halkanın sağlam olması bu özelliklerin eksiksiz olmasına bağlıdır.

Bu özellikler bir arama kurtarma yapısının ortaya çıkmasına neden olurlar. Böyle bir yapı hep güçlü olmak zorundadır. Ancak bir ekip ne kadar güçlü olursa olsun ekibin gücü her zaman ekipteki en zayıf personelin gücüyle doğru orantılıdır. Yani Arama Kurtarma zinciri denilen bu yapının gücü en zayıf halkanın gücü kadardır. Buna zayıf halka teorisi adı verilir.

Zincirin gücü ‘en zayıf halka’ kadardır

Kısıtlar teorisi ve Darboğaz teorisi ile de alakalıdır.

Doğa kanunları

Burada ilgimi çeken bazı kanunlarda bahsetmek istiyorum. Kanun dediğime bakmayın, yasal düzenleme olan değil, doğa kanunları bunlar ve genelde ekonomi ve fen ile ilgili. Farklı bilim dallarına ait bu evrensel kanunlar zaman zaman karşıma çıkıyor ve ilgimi çekiyor. Aralarında teori, prensip ve deney olanları da var. 

Benford yasası

Azalan marjinal fayda kanunu

Gresham yasası

Kaos teorisi

Nelson'un huni deneyi

Zayıf halka teorisi

Kaos teorisi

Adam bir gün bilgisayarıyla çalışırken yanlışlıkla çok uzun bir sayı dizisini siliveriyor. sildiği sayılar xxx,xxx şeklindedir. Adam virgülden sonraki 3 basamağı tekrar yazmaya üşeniyor ve sadece ikisini (ya da birini, emin değilim) yazıp işleme devam ediyor. sonra sayıları girip, işleme sokup ilgili grafiği çıkardığında bir de bakıyor alakasız, saçma şeyler çıkmış. 

Kaos teorisinin kurucularından biri olarak kabul edilen meteorolog, basit bir hava tahmin modelini test ettiği bir gün uzun bir hesaplamayı bitirir, lakin sonucu kontrol etmesi gerekmektedir. elbette o vakitler bugünün süper hızlı bilgisayarlarının olmadığı bir dönem olduğu için kestirmeden gitmeye karar verir ve orijinal 6 haneli yerine 3 haneli rakam üzerinden hesaplamasını gerçekleştirir. 1/10'lik küçük bir sapmayla sonuca ulaşacağını tahmin eder ancak yanılır.

Lorenz, 1963 yılında MIT’de meteorolog olarak çalışırken, bir sistemin başlangıç verilerindeki ufacık değişikliklerin bile, büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabileceğini öngörmüş ve bunu örneklendirmek için 1972’de sunduğu bir çalışmada, bir kelebeğin Amazon ormanlarında kanat çırpmasının Avrupa’da fırtına kopmasına sebep olabileceği ifadesini kullanmıştı.

Amerikalı meteoroloji uzmanı Ed Lorenz'in bilgisayarında anlamsız ve komik veriler belirince, Lorenz bunların her zamanki aksaklıklardan kaynaklandığını düşünmüş...düşünmekle kalmak istememiş ve hatayla ilgili ipuçlarını elde etmek için kağıttaki çıktı üzerinde çalışmaya başlamış. Bilgisayarın, başlamak için ilk sonuçları eşleştirdiğini, ancak daha sonra haritayı yok ettiğini görmüş. hemen ardından durumu anlamış. daha sonra Lorenz bilgisayara aynı girdileri ikinci aşamada yüklememiş, bu küçük farklılık da, sonraki birkaç hafta boyunca, tamamen değişik sonuçlar verip durmuş...

Lorenz böylece, hava durumu gibi küçük olayların bazen çok büyük sonuçlar doğurabileceğini açıklayan kaos teoremini bulmuş olmuş...

Gresham Yasası

"Kötü paranın iyi parayı kovması" yasasıdır. Bu yasaya göre, göreli nominal değerleri aynı, fakat külçe değerleri farklı iki madeni paradan külçe değeri yüksek olan dolaşımdan çekilir. Böylelikle, külçe değeri küçük olan para -Thomas Gresham bu parayı kötü para olarak adlandırır-, külçe değeri yüksek olan parayı -yani iyi parayı- kovmuş olur. Yani sonuçta kötü para piyasada egemen hale gelecektir.

Gresham Yasası'na ilişkin tipik örnek altın ve gümüş sikkelerin birlikte dolaşımda bulunması durumudur. Buna göre gümüş (kötü para), altını (iyi parayı) dolaşımdan çıkarmıştır.

Gresham Yasası, İngiltere'de Kraliçe I. Elizabeth'in mali danışmanı Sir Thomas Gresham'ın (1519-1579) adıyla anılmaktadır.

Daha basit bir anlatimla; soz konusu donemde,degerli madenler*para olarak kullanildigindan,para basma yetkisini elinde bulunduran derebeyleri daha fazla senyoraj geliri elde etmek icin yeni bastiklari paranin icindeki degerli maden miktarlariyla oynarlardi.her yeni para basilirken daha fazla altin ya da gumus degerleri dusurulmus paralar piyasaya ciktigindan,insanlar eski ve madeni degeri yuksek paralari degisimde kullanmaz saklarlardi,yeni paralar dolsimda olurdu.yani kotu para piyasadan iyi parayi kovardi.tersi icin para ikamesi gecerlidir yani iyi paranin kotu parayi kovmasi.

Gresham yasası'nın ana teması 'insanların değerleri aynı bile olsa daha iyi ya da daha güvenilir parayı saklaması'dır.

- iki tane 1 TL düşünün biri yırtık pırtık biriyle sinek kaydı traş bile olabilirsin? hangisini tutar, hangisini piyasada dolaştırırsın?

- ya da aynı değerde nakit para ve altını düşün, yarın bir gün savaş çıkar diye hangisini saklarsın?

- ya da iki kız düşün biri hanım hanımcık diğeri ise ağzında sakız, biraz şuh ve yollu, hafif meşrep şive ile "çalışıyorum namusumla" diyor. hangisi ile evlenirsin?

ya işte böyle. aynı nominal değerde olan altın ve gümüşü düşünün (yani her ikisi ile aynı değerde mallar satın alınabilse) her zaman altın saklanır, piyasa gümüşe kalır.

piyasada iki tane madeni 1 lira olduğunu düşünelim. hammaddesi de gümüş olsun. birinci 1 liradaki gümüş oranı, ikinci 1 liradaki gümüş oranından daha fazla. fakat alım gücü aynı. bu durumda birinci 1 lira daha karlı olacağı için eritilerek maden olarak kullanılıyor. böylelikle piyasada iyi para dediğimiz maden değeri yüksek para piyasadan çekiliyor.

Nelson'un "Huni deneyi"

Deming ödülü kalite alanında oldukça prestijli ve ciddi bir ödüldür ve katılan çalışmalar genellikle neredeyse bir doktora tezidir. Oysa 1987 yılında, bu ödülü kazanan Lloyd Nelson tarafından yazılan tek sayfalık bir makaledir, oldukça kısa ve basit bir deneyi anlatıyor. Benzer bir deneyi isteyen evinde bile yapabilir.

Yıllardır bazı sorunları niçin çözemediğimizi o kadar çarpıcı biçimde açıklıyor ki, birdenbire bu kadar çok olayın anlaşılmazlık perdesi arkasından ortaya çıkması, insanda garip bir his yaratıyor ve nasıl olup da bugüne kadar bunu göremediğinize şaşıyorsunuz.

Deney, bir huni, bu huninin boğazından tam geçebilecek bir bilye, huninin ucunu yerden 5-6 santim yukarıda tutabilecek bir düzenek ve huninin altına yayılmış bir kâğıt yardımıyla yapılıyor. Deney şöyle: Bilye huni içine bırakılıyor ve ucundan çıkıp kâğıdın üzerine düşüyor. Ama tam huni ağzının altında durmayıp bir tarafa doğru biraz yuvarlanıp duruyor. Durduğu bu nokta kâğıdın üzerine işaretleniyor. Bu deney çok sayıda (mesela 500 defa) tekrarlanınca kâğıt üzerinde rasgele dağılmış bir noktalar kümesi oluşuyor.

Bilyenin, her defasında tam huninin altında değil de rasgele değişen yerlere kadar yuvarlanmasının çeşitli nedenleri olabilir. Yerin tam düzgün olmayışı, kâğıdın pürüzlülüğü, bilyenin mükemmel küre olmayışı gibi çok sayıda etken, bilyenin hep aynı noktada durmayışının olası nedenleridir. Aynı huni, aynı bilye ve aynı kağıtla, deney ne kadar tekrarlanırsa tekrarlansın, sonuçtaki noktalar kümeleri hep birbirine benzeyecektir (inanmayanlar deneyebilir!). Bu haliyle, huni, bilye, kâğıt vs.den oluşan sistem, kararlı bir sistemdir. Nasıl davranacağı baştan bilinmekte, bilyeyi attığınız zaman noktalar kümesinin içinde bir noktada kalacağı bilinmektedir. Şimdi, bu sistemi “düzeltmeyi” kafasına koymuş bir kişi düşününüz. Amacına ulaşmak için şöyle reçeteler uyguluyor:

Reçete 1 – Bilyenin her defasında durduğu yer, bir evvel durduğu noktaya göre ne kadar uzaksa, huni tam aksi yönde o kadar hareket ettirilecek ve böylece bir öncekine göre oluşan sapma giderilmeye çalışılacaktır. Bu reçeteye göre deney yine, mesela 500 defa tekrarlanınca elde edilen noktalar kümesi, eskisinden daha küçük değil, aksine daha büyük olmaktadır. Sistemi “düzeltmeyi” kafasına takmış olan kişi bu defa yeni bir çözüm düşünür ve uygular:

Reçete 2 – Bilyenin her defasında durduğu yer, huni ucunun tam altına göre ne kadar uzaksa, huni tam aksi yönde o kadar hareket ettirilecektir. Deney yine tekrarlanır ve yeni bir noktalar kümesi elde edilir. Noktalardan oluşan leke bu defa ilk ikisinden de büyük ve çarpıktır. Umulan “düzelme” yine sağlanamamıştır. Düzeltme inadı içindeki kişi nihayet son bir çözüm düşünür:

Reçete 3 – Huni her defasında bilyenin durduğu noktaya getirilecektir.

Bu deneyin sonunda noktalar kümesi, huninin altına yayılan kâğıdın tümünü kaplayacak kadar genişlemiştir. Nelson’un makalesi bir cümle ile son bulmaktadır: “Kendi içinde kararlı hale gelmiş sistemlerin nasıl işlediğini tam anlamaz ve ana parametrelerini (bu örnekte huni boyu, kâğıt cinsi, bilye mükemmelliği, yerin yataylığı, düzgünlüğü vs.) değiştirmezseniz, sistem davranışını değiştiremezsiniz. Kurcalama ile sistem iyileştirilemez, ancak daha çok bozulur!”

Gündelik hayatta Nelson’un Huni Deneyi, yüzlerce alanda, bıkıp usanmadan tekrarlanmaktadır. Belediyeler yol güzergâhlarını değiştirerek trafik sıkışıklığını çözmeye, hükümetler vergi oranlarını değiştirerek vergi gelirlerini artırmaya, başarısız futbol kulübü antrenör değiştirerek şampiyon olmaya, Merkez Bankası para arzı ile oynayarak faizleri düşürmeye ve daha binlerce kişi “kurcalama” yöntemiyle bir şeyleri “düzeltmeye” çalışmaktadırlar. Ama bu kurcalamaların başarılı olmadığı, başarılı olmak bir yana, sorunları daha içinden çıkılmaz hale getirdiği görülmektedir. Sorun, şu veya bu kişi ya da şu veya bu siyasal partiyle ilgili değil, toplumumuzun tüm sorunlara yaklaşımındaki yetersizlikle ilgilidir. Bu yetersizliğin giderilmesi iki aşamalı bir yaklaşımla mümkündür: Önce, “kurcalama” yöntemiyle çözmeye çalıştığımız sorunları gözden geçirmeli ve bunların hemen hemen “tüm” sorunlar olduğunu görmeliyiz. İkinci aşama ise, sorunları kurcalamaktan vazgeçip, onların niçin olduğunu anlamaya çalışmaktır. Eğer bu iki adım doğru atılırsa, çözümler konusunda hiç endişe edilmemelidir. Ama eğer “kurcalama” yöntemini terk etmezsek sorunların daha çok ağırlaşacağından zerre kadar şüphe edilmemelidir.

https://www.medeniyetufku.com/nelsonun-huni-deneyi-yine-tinaz-titiz/

Mavi

Sorsan ikimiz de maviydik; ama birimiz deniz, birimiz gökyüzü…

Biz bu kadar aykırıyız işte.

Sen gökyüzüsün, dilediğince uçarsın, nefes alırsın..

Ben denizim gelgitleri olan, dipsiz ve tehlikeli..

Bana diyorsun ki aşık mısın? İmkansız bu aşk..

Ne gökyüzü sevebilir denizi nede deniz kavuşur gökyüzüne!

10 Ocak 2022 Pazartesi

Bruegel

Gökyüzü ayaklarımın ucundan başlıyor.

Köpeklerin bakışlarında birer keman tadı.

Avcılar ve kuşlar avdan dönüyor.

Zaten her yanda hüzün görülür

Uzakta çocuklar kayıyorsa,

Kızaklar tahtadan yapılmışsa,

Kar dinmişse,avdan dönüyorsa avcılar,

İnsan anlamışsa ansızın, başladığını

Gökyüzünün, ayaklarının ucunda.


Kuş tüyleriyle kaplıdır burunları

Birer sirk emeklisine benzeyen avcıların;

Soluk alır, tüy verirler yorulunca,

Yürekleri birleşir, geniş bir av ülkesi olur,

İçinde tazılar yaban ördeklerini,

Çantalı okullular kar tanelerini avlar.

Norveç'in nüfusunu bilir de okullular

Karın nüfusunu bilmezler nedense.

Zaten her zaman hüzün bulunur biraz.

Norveç'ten söz açan şiirlerde.


Gökyüzü ayaklarımın ucundan başlıyor.

Ağzımın kemiğinde dağınık bir şiir tadı.

Gürgenler ve kayınlar avdan dönüyor.

Sırtsız atmacalar çizerdim şimdi

Bir kayığın yelkeni geçseydi elime;

Unutmazdım, yelkenin bir köşesine

Tabut başlı bir avcı yerleştirirdim.


İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür.

--

Pieter Bruegel'in "Kardaki avcılar" tablosu için Ülkü Tamer bu şiiri yazmıştır.



9 Ocak 2022 Pazar

Kuvay'i milliye destanı

Düşündü birdenbire kayalardaki adam

kaynakları ve yolları düşman elinde kalan bütün nehirleri

Kim bilir onlar ne kadar büyük

ne kadar uzundular?

Birçoğunun adını bilmiyordu

yalnız, Yunan'dan önce ve Seferberlikten evvel

geçerdi Gediz'in sularını başı dönerek.


Dağlarda tek

tek

ateşler yanıyordu

Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki

şayak kalpaklı adam

nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden

güzel, rahat günlere inanıyordu

ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında

birdenbire beş adım sağında onu gördü.

Paşalar onun arkasındaydılar.

O, saati sordu.

Paşalar: "Üç" dediler,

Sarisin bir kurda benziyordu.

Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.

Yürüdü uçurumun basına kadar,

eğildi, durdu.

Bıraksalar

İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak

ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak

Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı.

Düşten güzel

İlktir baharın gönlümce geldiği

İlktir hem sarhoş hem ayık olduğum

Bir gerçek içindeyim düşten güzel

Sevdiğim gülüyor yanı başımda


Aşkından talihimin düzeldiği

Sen gökte ararken yerde bulduğum

Bir sende gördüm ince ruh ince bel

Sende murada erdim kırk yaşımda

Fabrika kızı

Gün doğarken her sabah

Bir kız geçer kapımdan

Köşeyi dönüp kaybolur

Başı önde yorgunca

 

Fabrikada tütün sarar

Sanki kendi içer gibi

Sararken de hayal kurar

Bütün insanlar gibi

 

Bir evi olsun ister

Bir de içmeyen kocası

Tanrı ne verirse geçinir gider

Yeter ki mutlu olsun yuvası

 

Dışarda bir yağmur başlar

Yüreğinde derin sızı

Gözlerinden yaşlar akar

Ağlar fabrika kızı

 

Oysa yatağında bile

Bir gün uyku göremez

İhtiyar anası gibi

Kadınlığını bilemez

 

Makineler diken gibi

Batar her gün kalbine

 

Gün batarken her akşam

Bir kız geçer kapımdan

Köşeyi dönüp kaybolur

Başı önde yorgunca

 

Fabrikada tütün sarar

Sanki kendi içer gibi

Sararken de hayal kurar

Bütün insanlar gibi

5 Ocak 2022 Çarşamba

Sevdiğim sözler

Ölme eşeğim ölme, yaz gelecek, yonca biçeceğiz! 

Nasrettin Hoca

4 Ocak 2022 Salı

anonim

bir dağ yıkılıyor âh içerimizde

bir çiçek büyütmüşüz saksıya sığmaz.

İçkiye benzer bir şey

içkiye benzer bir şey var bu havalarda

kötü ediyor insanı kötü...

hele bir de hasretlik oldu mu serde;

sevdiğin başka yerde,

sen başka yerde;

dertli ediyor insanı, dertli


içkiye benzer bir şey var bu havalarda,

sarhoş ediyor insanı, sarhoş.

Odamda

ben miyim bu şeylerin sahibi?

kafamda bir çocuk var meraksız.

iç alemim oyuncaktan farksız;

odam, içime bir ayna gibi.


bir ışık oyunu var tavanda.

gölgeler seslerle birleşiyor

ve bir karga beynimi deşiyor

azaplar kemirdiğim bu anda..


kardeşini öldürüyor kabil,

içimde bir yalnızlık duygusu;

ölüm kadar uzun yaz uykusu,

sıkıntı ile geçen sahil...


bağlanıyor bir iple bir sürü

düşünce köyleri birbirine,

çöküyor her şeyin üzerine

hülyam boyunca kurduğum köprü.


ve doluyor sessiz, ordularım

durmadan, dinlenmeden odama;

urbam içinde yatan adama

hayretle bakıyor dört duvarım.


kardeşini öldürüyor kabil,

içimde bir yalnızlık duygusu;

ölüm kadar uzun yaz uykusu,

sıkıntı ile geçen sahil...


düşüp yatağın dalgalarına

günlerce sürüyor bu yolculuk,

durmadan akıtıyor bir oluk

korkuyu sükutun mezarına.


ve delirmenin tatlı vehmini

sessizlik odama dolduruyor,

kargam hala başımda duruyor

bulmakçün beynimin cehennemini


kardeşini öldürüyor kabil,

içimde bir yalnızlık duygusu;

ölüm kadar uzun yaz uykusu,

sıkıntı ile geçen sahil...


dünyaya tek gelen insan gibi

atlıyorum bir hint dağına

giriyor kafamın darlığına

kimsesiz dünyaların sahibi.


gidip, gidip gelmede aynı his,

iskeleye ulaşmıyor çıma.

dikiliyor ansızın karşıma

boynum kalınlığındaki ceviz.


kardeşini öldürüyor kabil,

içimde bir yalnızlık duygusu;

ölüm kadar uzun yaz uykusu,

sıkıntı ile geçen sahil...

Yaşamak

I

Biliyorum, kolay değil yaşamak,

Gönül verip türkü söylemek yar üstüne;

Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,

Gündüzleri gün ışığında ısınmak;

Şöyle bir fırsat bulup yarım gün,

Yan gelebilmek Çamlıca tepesine...

-Bin türlü mavi akar Boğaz\'dan-

Her şeyi unutabilmek maviler içinde.


II

Biliyorum, kolay değil yaşamak;

Ama işte

Bir ölünün hâlâ yatağı sıcak,

Birinin saati işliyor kolunda.

Yaşamak kolay değil ya kardeşler,

Ölmek de değil;


Kolay değil bu dünyadan ayrılmak.

Deli eder

Deli eder insanı bu dünya;

Bu gece, bu yıldızlar, bu koku,

Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç

sevdiğim ayetler

Çoklukla övünme yarışı sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı.

Türk devrimi

"Allah'ı da Sultan'la birlikte tahtından indirdik. Bizim mabetlerimiz fabrikalardır."

Refik Ahmet Sevengil / 1929

Kelime oyunları

Bayılıyorum bu ufak kelime oyunlarına:

Eğer süvarî, ata hâkim olursa, at onu âhire götürür, Yok eğer at süvariye hâkim olursa, at onu ahıra götürür.

Kem âlât ile kemâlât olmaz.

3 Ocak 2022 Pazartesi

Vatan

Vatan ve Hürriyet şairi Namık Kemal:

"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini; 

Yok mudur kurtaracak baht-ı kara mâderini?" dizeleri ile üzüntüsünü dile getirnişti.

Mustafa Kemal ise 13 Ocak 1921 günü meclis kürsüsünden şu cevabı verir:

"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini. 

Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.”

Neyzen Tevfik

Ekmek herkese yetecekti aslında. Tarlaya karga dadandı, ambara fare, fırına hırsız, memlekete harami – Geldikleri gibi gitmediler kimi itini bıraktı kimi bitini, kimi de piçini. Yoksa bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değil

Tekstil ve tarih

Zamanı eşit dilimlere ayırıp ölçen saatler önceden de vardı ancak saat; 14. yy batı Avrupa'daki tekstil atölyelerinde çalışma sürelerini ölçmek üzere belirlenmiştir.

1850’li yıllar, tüm ABD’de işçi hareketlerinin yükseldiği yıllardır. Sanayi işçileri olağanüstü zor koşullar altında çalışmaktadır. Bu zorlu koşullarda New York’ta 40 bin tekstil işçisi direnişe geçer. Başlıca talepleri; 16 saatlik iş gününün 10 saate indirilmesi, insanlık dışı çalışma koşullarının düzeltilmesi, ücretlerin yükseltilmesi, kadın işçilerin eşit haklara sahip olmasıdır. New York tekstil işçilerinin grevi 8 Mart'ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilan edilmesine kadar uzanır.

James Watt’ın geliştirdiği buhar makinesi çok geçmeden tekstil fabrikalarında, dökümhanelerde, değirmenlerde, bira fabrikalarında ve kâğıt üretim tesislerinde kullanılmaya başladı. Sanayi devri artık başlamış ve İngiltere donanmasının ihtiyaç duyduğu yelkenler ile sömürgecilik hızlanmıştı.

Uzaya giden ilk kadın Valentina Vladimirovna Tereşkova kozmonot olmadan önce bir tekstil fabrikası montaj işçisiydi.

Toyota otomotiv sektörüne girmeden çok önce otomatik dokuma teknolojisinde başarı kazanmıştı. Benzer şekilde Honda da dokuma makinelerinde söz sahibi idi.

Dünyanın ilk kapsamlı istatistik çalışmaları kamuflajların üretimi için askerlerin boy, beden ve kilo kayıtlarının tutulması ile yapılmıştır.

İş ve zaman etüdleri verimliliği arttırmak için önce konfeksiyon fabrikalarında uygulanmıştır.