Atatürk’ün yaveri Salih Bozok’un
Smith Wesson marka, sedef kabzalı, 228411 seri numaralı silahı Yapı Kredi
bankasında saklanmaktadır. Tabancanın yanında Yapı Kredi’ye
devredilen “Cemil Salih” (Salih Bozok’un büyük oğlu) imzalı bir kartvizit
üzerindeki elyazısı notta ise şu satırlar bulunuyor:
“Bu tabanca ailemiz için çok
kıymetli bir hatıradır. Atatürk öldüğü gün babam kalbine bu tabanca ile kurşun
sıkmıştı. Oğlum Salih’in bunu hayatı boyunca saklaması vasiyetimdir.”
Bu, 10 Kasım’ın üzüntüsüyle o an
karar verilmiş bir intihar girişimi değildi. Planlıydı.
Atatürk’ün sağlığının hepten
bozulduğu 1938’in sonlarına doğru bir gün Salih Bozok 17 yaşındaki oğlu
Muzaffer’i Dolmabahçe Sarayı’na çağırtmış, karşısına oturtup şöyle demişti:
“Bak Muzaffer! Artık koca adam
oldun. Atatürk ölüyor. Şunu bil ki eğer Atatürk ölürse ben de hayatıma son
vereceğim. Sen artık koca adam oldun. Ailenin erkeği sensin. Annen, ablaların
sana emanet. Aileye bakarsın. Oku, memleketine faydalı bir adam ol.”
Muzaffer Bozok, intihar edeceğini
açıklayan babası karşısında hiçbir şey söyleyememiş, sadece ağlamış, yüzünü
saklamış ve bitik bir vaziyette eve dönmüştü.
Bir sabah okula giderken
babasını banyoda görmüş, tıraş olduğunu sanmıştı. Oysa Salih Bozok, elindeki
tentürdiyotla Atatürk öldüğünde kalbine ateş edeceği yeri işaretliyordu.
10 Kasım sabahı Salih Bozok’un
oğlunu okul müdürü çağırttı, “Derhal eve gidiyorsun” dedi.
Muzaffer yolda bayrakların yarıya
indiğini görmüş, Atatürk’ün öldüğünü anlamıştı.
Ya babası?
O da planladığını yapmış,
Atatürk’ün ölüm haberini alınca bir odaya kapanmış, tabancasını çıkarıp kalbine
sıkmış, ancak kurşun kalbi bulmadığı için yaralı olarak Şişli Sıhhat Yurdu
Hastanesi’ne kaldırılmıştı. İşte 10 Kasım sabahı
Dolmabahçe’de Atatürk’le dolu bir yüreğin üzerinde patlayan o tabanca ilk kez
gün ışığına çıkıyor. “Ölesiye bağlılık”ın en somut
kanıtı olarak...