Sayfalar

5 Mart 2021 Cuma

Atık, çöp, geri dönüşüm

"Her atık çöp değildir."

Şehirleşmenin en büyük sorunlarından biri çöp. Yaşadığımız ortamdan uzaklaştırmamız gerekiyor. Çöp bir sorun olarak karşımızda belki de 150 yıldır duruyor. 

Köylerimizde durum nasıldı? Şu anda nasıl? Bu konuyu hep düşünüyorum. Kendimce bulduğum çözümleri de kendimce uyguluyorum.

Önce atıklarımızı sınıflandıralım:

1 - Cam

2 - Kağıt, karton

3 - Pil, toner

4 - Elektronik

5 - Alüminyum, teneke

6 - Organik atık ( meyve ve sebze parçaları, yemek atıkları, tavuk / balık / et .. kemik, kılçık )

7 - Kuruyemiş kabukları

8 - Ambalaj

9 - Plastikler

10 - Atık yağ, kimyasal, boya vb

Sanırım sıradan bir evden çıkan atıklar aşağı yukarı bunlar olacaktır.

1, 2, 5, 7, 9 numaralı atıkları ( eğer evinizde uygun yeriniz varsa) biriktirmenizde bir sorun yoktur. 

Biriktirerek çöpün yanına bıraktığınızda geri dönüşümden geçimini sağlayan kişiler tek tek çöpü eşelemek yerine toplu halde bulacaktır. Sizin için değişecek bir şey yok, sadece bir süre sabırlı olmanız gerekiyor. Ancak bulan kişi için muazzam bir zaman tasarrufu ve toplu mükafat.

Aynı zamanda kuruyemiş kabukları soğuk kış günlerinde biraz ısınmalarına yarayacaktır.

3, 4, 8, 10 numaralı atıklar için yerel yönetimler, marketler  çözüm sunmaktadır. Bunların rastgele atılması hem doğaya zarar vermek hem de tekrar kullanılabilir bir doğal kaynağın israfı anlamına gelir. 

Araç lastiği üreticileri gibi pil, akü üreticileri ve plastik üreticileri belirli oranda geri dönüşüm yapmak zorundalar. O yüzden marketler atık pil kutusu bulunduruyor. Zaman zaman gördüğünüz pet şişe kapağı karşılığında tekerlekli sandalye verilmesinde de amaç aynı.

Bunların içinde hepsini günlük atmamızı sağlayan aslında 6 numara çünkü akıyor, kokuyor, sinekleniyor. Aslında meyve ve sebze kabukları vs toprak için doğal gübre. Köye yakın yaşadığım için biriktirerek her hafta süt aldığım ailenin ineklerine götürüyorum. Balık kılçığı, tavuk kemiği vs ise tam kediler ve köpekler için. Marketlerde israf olan bu doğal kaynakları görüyorum, fakirleşen topraklarımızı, aç kalan kedi köpek kuşları, yem ithal edilen ve saçma beslenen çiftlik hayvanlarını görüyorum. aslında israf edilen koskoca milli servet.   

Çay posalarını lavabodan dökmüyorum, balkondaki çiçeklere veriyorum. Hem sulamış hem de toprağa ilaçsız bir organik ürün ilave etmiş oluyorum.

Yıllar önce Stockholm’de bulunan birçok otelde lavaboda turistlerin tıraş olmak için kullandıkları aynaların kenarında şöyle bir not olduğu anlatılır: ‘‘Lütfen tıraş olduktan sonra kullandığınız jileti çöpe atmayın. Yan tarafa bunun için bir kutu koyduk. Jiletinizi oraya bırakın. Bir tek jiletle dahi olsa İsveç çelik sanayine destek olun.’’ 

Traş jiletlerimi yıllardır kola kutusunda biriktiriyorum. ( Bakınız ) Hem birilerinin yaralanmasını önlüyorum, hem milli serveti koruyorum hem de geri dönüşüme katkıda bulunuyorum.

Ankara Büyükşehir Belediyesini ayrıca kutluyorum. Tüm berberlere jilet toplama kutusu dağıtmış

Medeni ülkelerde "kaynağında ayrıştırma" uygulanıyor. Bu şu demek sizin karman çorman attığınız atıklar için yerel yönetimin boş yere zaman harcamasının önüne geçiyorsunuz. Bu sebeple fabrikalarda, sitelerde, işyerlerinde, okullarda ...vs atık sınıflandırması görüyoruz.

Köyde yaşadığınızı düşünelim, tüm organik atıklar ya toprakta ya midede. Kuruyemiş kabukları, tahta, kağıt karton ise sobada. Geri kalanlar biriktirilerek uygun şekilde geri dönüşümde. 

Portakal kabuklarını kalorifer peteğinde kurutmak hoşuma gidiyor. Sonrasında doğada ızgara yaparken kullanabilirsiniz. ( Bakınız )