Sayfalar

26 Mart 2021 Cuma

Kişisel yayıncılık

Yazdığınız bir kitabı okuyucu ile buluşturmanın farklı yolları bulunuyor.

İlki ise "ben kitap yazdım, basın ve satın" diyerek yayınevi aramak. tanınmayan bir yazar olduğunuz için hiçbir yayınevi bunu kabul etmez. "Kitabının satacağına inanıyorsan, bastır. sonrasına bakarız" özetinde bir cevap duymanız için şanslı iseniz 6 ay geçer. Zaten tanınan bir yazar olsanız, kitaplarınızın satıldığı bilinse, onlar size ulaşır ve "kitabınızı biz çıkaralım" derler. 

Diğeri tüm masrafı karşılayarak 1000 adet bastırmak. neden 1000? baskı maliyetleri açısından en az 1000 adet olması tercih ediliyor, adet düştükçe birim maliyet artıyor. ancak bu 1000 adet sizi maddi olarak zorlayabilir. baskının ardından satış anlaşması yaparak internet sitelerine ve mağazalara veriyorsunuz. buradan sonra komisyon, şartlar ..vb. sizleri şaşırtacak. Kitabın tüm masraflarına katlandıktan sonra satılmasını ve masraflarınızı karşılayacağınız günleri beklemeye başlayabilirsiniz. 

Sonuncusu ise Amazon'un ABD'de uyguladığı bir baskı tekniği "print on demand", istek ( veya sipariş ) üzerine baskı demek oluyor. Buna kişisel yayıncılık deniyor ve sayesinde herkes bir gün yazar olabilir. Ülkemizde de başlayan bu uygulama aslında bizler için bir şans. 

Bu yöntem sizleri 1000 adet kitabı bastırmanın maliyetinden kurtarıyor. Örneğin kitabınız bugün farklı şehirlerden 7 tane sipariş aldı, 7 tane basılıp gönderiliyor. 

Sipariş üzerine baskının toplu baskıya göre pahalı olacağı ortada, konunun uzmanları yaklaşık %30 daha pahalı olduğunu söylüyorlar. 1000 adet bastırsaydınız kitabınızın birim maliyeti 10 TL olacakken sipariş üzerine basıldığında birim maliyetinin ( zaten sadece bir birimden söz ediyoruz ) kabaca 13 TL olacağını söyleyebiliriz. 

1000 adet bastırdığınızı ve yayınevi ile anlaşma yaptığınızı, aradan 2 sene geçtiğini ve 80 adet satıldığını kabul edelim. yayınevi size "kitabınız depomuzda yer tutuyor. almayacaksanız, hurdaya veriyoruz". diyecektir. ne kadar acı olsa da, hayatın kuralı bu. cebinizden o kadar para çıktı, ama yok pahasına hurdaya gidecek. bunu istemezseniz, size göndereceklerdir. yüklü bir nakliye masrafı ile bir de depo sorununuz doğacaktır. bundan sonra yazarlığa küseceğinize eminim. 

kitabınızın değerinin sonradan fark edildiğini ve talep oluştuğunu düşünelim. o da ne? kitabınız ne sahaflarda var ne mağazalarda ne de internette. "baskısı yok" diye de bir uyarı var. almak isteyen var, deponuzda belki kitap da var ama birbirinizden haberiniz yok. işte burada sipariş üzerine baskı çok olumlu duruyor, kitabın baskısı asla bitmez çünkü talep geldikçe basılır. biraz pahalı olsa da her zaman ulaşılabilir.

bence diğer bir olumlu yanı ise hataların düzeltilmesine imkan sağlaması. onca kontrolden kaçan bazı hatalar olduğunu düşünelim, örneğin 3x5=12 yazdınız ve bunu sonradan fark ettiniz veya bir okuyucu uyardı. Bunu sonraki siparişler için düzeltebilirsiniz ve hatanın fazla yayılmasını önleyebilirsiniz. halde 1000 baskının her birinde aynı hata bulunacakken kısa sürede önlem alabilirsiniz.

5 Mart 2021 Cuma

Atık, çöp, geri dönüşüm

"Her atık çöp değildir."

Şehirleşmenin en büyük sorunlarından biri çöp. Yaşadığımız ortamdan uzaklaştırmamız gerekiyor. Çöp bir sorun olarak karşımızda belki de 150 yıldır duruyor. 

Köylerimizde durum nasıldı? Şu anda nasıl? Bu konuyu hep düşünüyorum. Kendimce bulduğum çözümleri de kendimce uyguluyorum.

Önce atıklarımızı sınıflandıralım:

1 - Cam

2 - Kağıt, karton

3 - Pil, toner

4 - Elektronik

5 - Alüminyum, teneke

6 - Organik atık ( meyve ve sebze parçaları, yemek atıkları, tavuk / balık / et .. kemik, kılçık )

7 - Kuruyemiş kabukları

8 - Ambalaj

9 - Plastikler

10 - Atık yağ, kimyasal, boya vb

Sanırım sıradan bir evden çıkan atıklar aşağı yukarı bunlar olacaktır.

1, 2, 5, 7, 9 numaralı atıkları ( eğer evinizde uygun yeriniz varsa) biriktirmenizde bir sorun yoktur. 

Biriktirerek çöpün yanına bıraktığınızda geri dönüşümden geçimini sağlayan kişiler tek tek çöpü eşelemek yerine toplu halde bulacaktır. Sizin için değişecek bir şey yok, sadece bir süre sabırlı olmanız gerekiyor. Ancak bulan kişi için muazzam bir zaman tasarrufu ve toplu mükafat.

Aynı zamanda kuruyemiş kabukları soğuk kış günlerinde biraz ısınmalarına yarayacaktır.

3, 4, 8, 10 numaralı atıklar için yerel yönetimler, marketler  çözüm sunmaktadır. Bunların rastgele atılması hem doğaya zarar vermek hem de tekrar kullanılabilir bir doğal kaynağın israfı anlamına gelir. 

Araç lastiği üreticileri gibi pil, akü üreticileri ve plastik üreticileri belirli oranda geri dönüşüm yapmak zorundalar. O yüzden marketler atık pil kutusu bulunduruyor. Zaman zaman gördüğünüz pet şişe kapağı karşılığında tekerlekli sandalye verilmesinde de amaç aynı.

Bunların içinde hepsini günlük atmamızı sağlayan aslında 6 numara çünkü akıyor, kokuyor, sinekleniyor. Aslında meyve ve sebze kabukları vs toprak için doğal gübre. Köye yakın yaşadığım için biriktirerek her hafta süt aldığım ailenin ineklerine götürüyorum. Balık kılçığı, tavuk kemiği vs ise tam kediler ve köpekler için. Marketlerde israf olan bu doğal kaynakları görüyorum, fakirleşen topraklarımızı, aç kalan kedi köpek kuşları, yem ithal edilen ve saçma beslenen çiftlik hayvanlarını görüyorum. aslında israf edilen koskoca milli servet.   

Çay posalarını lavabodan dökmüyorum, balkondaki çiçeklere veriyorum. Hem sulamış hem de toprağa ilaçsız bir organik ürün ilave etmiş oluyorum.

Yıllar önce Stockholm’de bulunan birçok otelde lavaboda turistlerin tıraş olmak için kullandıkları aynaların kenarında şöyle bir not olduğu anlatılır: ‘‘Lütfen tıraş olduktan sonra kullandığınız jileti çöpe atmayın. Yan tarafa bunun için bir kutu koyduk. Jiletinizi oraya bırakın. Bir tek jiletle dahi olsa İsveç çelik sanayine destek olun.’’ 

Traş jiletlerimi yıllardır kola kutusunda biriktiriyorum. ( Bakınız ) Hem birilerinin yaralanmasını önlüyorum, hem milli serveti koruyorum hem de geri dönüşüme katkıda bulunuyorum.

Ankara Büyükşehir Belediyesini ayrıca kutluyorum. Tüm berberlere jilet toplama kutusu dağıtmış

Medeni ülkelerde "kaynağında ayrıştırma" uygulanıyor. Bu şu demek sizin karman çorman attığınız atıklar için yerel yönetimin boş yere zaman harcamasının önüne geçiyorsunuz. Bu sebeple fabrikalarda, sitelerde, işyerlerinde, okullarda ...vs atık sınıflandırması görüyoruz.

Köyde yaşadığınızı düşünelim, tüm organik atıklar ya toprakta ya midede. Kuruyemiş kabukları, tahta, kağıt karton ise sobada. Geri kalanlar biriktirilerek uygun şekilde geri dönüşümde. 

Portakal kabuklarını kalorifer peteğinde kurutmak hoşuma gidiyor. Sonrasında doğada ızgara yaparken kullanabilirsiniz. ( Bakınız )