Sayfalar

10 Ekim 2015 Cumartesi

İş güvenliği ve bilişim

6331 sayılı kanun kapsamındaki çalışmalarımızı mümkün olduğunca yazılı olarak kayıt altına almaya çalışıyoruz. "Söz uçar, yazı kalır" deyiminin ne kadar doğru olduğunu her seferinde görüyoruz.

Özellikle bir denetleme olduğunda iş güvenliği uzmanının, işveren tarafından hemen satıldığına ve yalnız bırakıldığına şahit oluyoruz.

Hazırlanan "Risk değerlendirme raporu" ile tespit ettiğimiz aksaklıkları, eksikleri, yanlışları işverene bildiriyoruz ve düzenli olarak yeniliyoruz. Her gün bu raporu hazırlayamadığımız için karşımıza çıkan diğer durumları ise "Öneri ve tespit defteri" ile işverene tebliğ ediyoruz. Tespit edilen aksaklığın, bu deftere yazılmış olması işverene tebliğ edildiği anlamına geliyor. Uzman ve hekim birer kopya alırken işverene de son kopyaya sahip defter kalıyor.

Ancak bu üçlü ile bakanlık nerede duruyor? İşletmenin "Acil durum planı" hazırlayıp hazırlamadığı, iş yerinin uzman / hekim tarafından ziyaret edilip edilmediği bakanlık tarafından takip edilemiyor.

Halbuki "Patlamadan korunma dokumanı" ve "Büyük kaza önleme politika belgesi" çalışmalarında hazırlanan rapor bakanlığa ait sisteme yükleniyor. Böylece, hem bakanlık takip ediyor hem de elindeki örnekler çoğalıyor.

Bu sayede denetleme planlanırken, çalışmaları yaptıran ve yaptırmayan işletmeler ayrıldığı gibi, yaptırmayan işletmeleri ziyaret ile zaman kaybı da önleniyor. Gönderin cezayı gitsin, değil mi?

Kayıp olma ihtimali olan bir defter yerine online tutulan ve 4 tarafın tamamının gördüğü bir sistem daha yararlı olmaz mıydı? Ayrıca bu şekilde notlarınızı bu sisteme sadece o işyerinde değil, kendi ofisinizden de aktarabilirsiniz.