Present perfect tense, geçmişten başlayan ve günümüzde etkileri hala hissedilen olaylardır. Mesela kredi kart borcu veya soğan yemek gibi örnekler verilebilir.
Past perfect, adı üstünde. geçmiş harikaydı, güzel zamanlardı
Present perfect tense, geçmişten başlayan ve günümüzde etkileri hala hissedilen olaylardır. Mesela kredi kart borcu veya soğan yemek gibi örnekler verilebilir.
Past perfect, adı üstünde. geçmiş harikaydı, güzel zamanlardı
ben binerim gemiye
biletçiden habersiz
ben yolculuk ustasıyım
her geminin tayfasıyım
benim dünyam kuşbakışı
ben geminin martısıyım
Başım köpük köpük bulut
İçim dışım deniz
Ben bir ceviz ağacıyım
Gülhane Parkı'nda
Budak budak
Şerham şerham ihtiyar bir ceviz
Ne sen bunun farkındasın
Ne polis farkında
Ben bir ceviz ağacıyım
Gülhane Parkı'nda
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril
Koparıver gözlerinin gülüm yaşını sil
Yapraklarım ellerimdir
Tam yüz bin elim var
Yüz bin elle dokunurum sana İstanbul'a
Yapraklarım gözlerimdir
Şaşarak bakarım
Yüz bin gözle seyrederim seni İstanbul'u
Yüz bin yürek gibi
Çarpar çarpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım
Gülhane Parkı'nda
Ne sen bunun farkındasın
Ne polis farkında
Not: Cem Karaca pek de güzel söyler
Bir salonda hiç spor yapmamıştım. Sadece yazları yüzme ve plaj voleybolu, mevsim uygunsa yürüyüş.
Boks kültürünü merak ediyordum, karşıma fırsat çıkınca kaçırmak istemedim.
Kurs hafta içi her gün 16-18 ve 18-20 arasında 3 ay boyunca sürdü. Profesyonel sporcular çift idman yaparken bana tek idman yeterli oldu. Sonradan da şunu fark ettim, her gün antrenman yapmak aslında yanlış. Dinlenmek de gerekiyor, bu yüzden 2 gün idman 1 gün dinlenme ve 2 gün idman 2 gün dinlenme şeklinde haftayı tamamladım.
Antrenmana giderken ve dönerken çantam sırtımda 1 saat de yürüdüm.
İlk 1 saat ısınma aslında bana yetiyordu, sonrasında ip atlama, gölge boksu, torba, sparring, antrenör ile pad yumruklama, ayak hareketleri ile 1 saat daha geçiyordu. arada kısa molalar olduğunu da eklemem gerekir. Sonrasında 15 dakika esneme ve soğuma hareketleri ile günü bitiriyorduk.
Gördüğüm bu sporun aslında ağır olduğu, boksörler beden terbiyesi için oldukça ağır antren yapıyorlar. Bütün sporlarda öyledir belki çünkü her spor branşında ağır rekabet var. Beslenmesi, uykusu, güç-hız-teknik antrenmanları ile rakiplerinize fark atmanız gerekiyor.
Çocuk kardeşlerimizin ve kızların da bu sporu yaptığını görünce sevindim açıkçası. 3-4 sene pişmiş bir gencin değişimine şahit olmanız ise bambaşka.
Spor yapmanın diğer bir güzel yanı ise sokaklardan uzak tutması.
Bu sporu yaparken ortak noktaları olan başka sporları yapmak da gerekebilir, gizli dinlenmenin faydası tartışılmaz.
Her zaman olduğu gibi doğru yönlendirme ve bilinçli aile çok önemli.
"Metin Gazoz, oğlunu olimpik bir sporcu yapmak için çok araştırdı, çok okudu, çok danıştı. İlk olarak okçulukta duruşun, kuvvetini geriye doğru kullanmanın önemli olmasından dolayı sırt kasları gelişsin diye oğlu Mete'yi yüzmeye gönderdi. Sonra hem sol hem de sağ elin koordinasyonun sağlanması yani ellerin itiş ve çekiş yapabilmesi için, zamanlamanın gelişmesi için okul basketbol takımına yazılmasını sağladı. Okçuluğun nişan alınan bir spor olmasından kaynaklı olarak bakmak ve görmenin farkını ayırabilmesi için oğlunu resim kursuna yönlendirdi. Bütün bu eğitimlerden geçen Mete, beynin hem sağ hem sol bölgesini aynı anda geliştiren, algıyla düşüncenin farklı bir kombinesini sağladığı belirtilen piyano eğitimi de aldırdı."
Kendi yorumu ise şu şekilde "Mental özellikler çok daha önemli. Çünkü siz de rakibiniz de aynı fiziksel antrenmanları yapıyorsunuz. Aynı atışları çalışıyorsunuz. Ama eğer mental olarak onun birkaç adım ötesine geçebilirseniz işler değişir. Mesela ben bazen turnuvalarda atış yaptıktan sonra gülümsüyorum. Atışın iyi veya kötü olması önemli değil. Önemli olan rakibiniz, sizi dev ekranda izlerken güldüğünüzü görmesi. Çünkü o zaman kafasında, “Ya atış kötüydü ama hâlen daha mutlu” veya “Atış iyiydi ve daha da iyileri gelecek” kuşkularını yaratabiliyorsunuz. Bu bir zihin kapışması."
Aynı şekilde İbrahim Çolak ise "30 saniyelik performans için 20 yıldır çalışıyorum." demiş.
Yakın zamanda duyduğum şu söz ise tüm spor dallarında değişmez bir kural "maç ( veya kupa, madalya ) antrenmanda kazanılır." Bunu doğrular biçimde Kobe Bryant nasıl antrenman yaptığını anlatıyordu "rakipleriniz günde 1 defa antrenman yaparken siz 2 hatta 3 yapın. 1 yıl sonra 1 yıl fark atmış olursunuz, belki de 2 yıl sonra 4 yıl fark atmış olursunuz. bir süre sonra bu fark öyle bir açılır ki asla kapanmayacak bir hale gelir."
Michael Phelps ise kendini adayanlardan "Ye, uyu ve yüz". Günlük tükettiği 10.000 ( bazen 12.000 ) kalorinin 5 kişiyi beslemeye yetebileceğini görmek zor değil. Madalyaları kazandığında 85 kg olan vücudunun yağ oranı ise sadece %8. Nasıl bir idman yaptığını siz düşünün.
Görüyorsunuz başarı şans değil, Novak Djokovic, Jordan, Muhammed Ali, Van Hoodjonk ... arkasında hep doğru yönlendirme, çok çalışma, farklı bilimlerden destek almayı görüyoruz. Her birinin benzer başarı öyküleri var.
Konu nerelere geldi.
Boks ve bazı diğer sporların ortak yönleri var, örneğin ayak hareketleri eskrim ve masa tenisi ile benzer. İp atlayarak voleybol ve basketbolda kullanacağınız sıçrama yeteneğiniz gelişebilir. Denge, refleks, kas geliştirmek için harikadır.
Neden boks yaptım ve yapacağım?
Kas, denge ve refleks geliştirmek
Kalori yakmak ve yağ eritmek
Yorularak iyi bir uyku çekmek
Bir savunma sporu öğrenmek
Yazın oynayacağım plaj voleyboluna hazırlanmak için
Kendinize güvenmek
( Torbaya yumruk sallayarak ) sinirinizi boşaltmak
4 yumruk yiyecekken, 1 yumruk yemek
10 yanlış yumruk atacakken, 2 düzgün hızlı nizami sert yumruk atmak
istiyorsanız, boks tam size göre.
Zaman kötüye gidiyor, ne zaman nerede kendinizi savunmak zorunda kalacağınız belli olmaz. Evet tabanca, tüfek, bıçak kullanabilirsiniz ancak yumruklarınız, refleksiniz her zaman yanınızda.
Dahi anlamındaki "da" ayrı yazılır.
Örnek: Leonardo da Vinci. Adam dahi
Bu "da" ayrı bir kelimedir, bağlaçtır. Cümleden çıkardığınızda anlam bozulmaz, sadece "da" olarak yazılır.
Dahi, ayrıca kelimesi ile yer değiştirebilir.
Yeri gelmişken, üstün zekalı anlamına gelen ve ayrıca anlamına gelen dahiler farklı okunur.
Ek olan ise -de ve -da olarak 2 çeşittir. Ayrı bir kelime değildir. Cümleden çıkardığınızda anlam bozulur.
Günümüzde “El, gün bize ne der sonra?” ve “Ele güne karşı” deyimlerinde geçen el ve gün kelimeleri, geçmişte İl (devlet) ve Kün (halk-millet) anlamlarında kullanılmıştır.
Bu kelimeler zamanla “Devlet ve millet bize ne der sonra?” şeklindeki anlamını yitirerek “Başkaları bize ne der sonra?” anlamını kazanmıştır
El alem ne der sonra? Yabancı insanlar ne der sonra? olarak da kullanıyoruz.
Hay'dan gelir, Huyn'a gider.
* Hay: Ermeni
* Huyn: Rum
Osmanlı zamanında Ermeni'den rüşvet alan memur, eve haram para sokmamak için, Rum meyhanesinde yermiş.
İnsan
neyin açlığını çekmişse, o masanın oburu
neyi duymaya muhtaçsa, o ağzın kölesi
nerede görmezden gelinmişse o sahneden inmez olur.